Kimyonlu peynir
Kuru domates salatası
Sarımsaklı ekmek

Kaju veya soyalı fıstık, çikolata, incir ve ceviz ikilisi.

Izmir tulum
Beypazari kurusu
Ceviz
Yesil elma

beyaz leblebi

Taze kaşar da güzel oluyor bence.

gouda peyniri. karabiberli, hardallı falan oluyor. pek çok markette var.

kimyonlu gouda peynir, kars usulü eski kaşar (bunun kayseri usulü de varmış onu mu alsaydım?), kokteyl çerez, napoliten, elma ve zeytin aldım.
çok teşekkürler herkese. kendi kendime 1 saat bakınıp en fazla cips alıp çıkıyordum.

cikolata
nar(evet nar mikemmel oluyor)

ne çeşit şarap? şarabın türüne göre değişir meze tercihi ama sen yukarıdaki önerilerle yetin güzel şeyler yazmışlar. farketmez diyorsan çikolata kırmızıların hepsiyle gidebilecek karaktere sahip.

kaju +1
cheddar peyniri

Sauvignon (beyaz) ile bruschetta güzeldir. Rose ile de olur.

Herhangi bir yaz sarabi, prosecco da olur - cikolatali cilek. Yapimi cok kolay, kuvertur cikolatayi eritip, cilegi bandiriyor, 10 dakika kadar dolapta bekletiyorsunuz.

Dediğiniz alt geçitte seçecek daha fazla imkanım olsa ben oradan alırdım.
Ama Dechatlonda da güzel modeller var hele bir tane vardı resmen aşık oldum muhteşem bir şeydi de alamadım işte neyse :/
Bence alt geçite gidin ne kadar fazla seçenek olursa o kadar iyi diyorum ben.

Aksaray'daki yerden bahsediyorsun. Nasıl malzemeler satıyorlar hiç bilmiyorum. Fakat ne almak istediğinize karar verdiniz mi ?

Fiyat aralığınız nedir?

Btwin'drn çok daha iyileri de var. Daha detaylı bilgi verirseniz yardımcı olabilirim.

alt geçittekiler sansar. araştırmadan alışveriş edilmez oradan.
decathlon'a git.

700-1000 tl bütçe belirledim. şehir içinde kulanacağım, işe gidip gelirken özellikle.

Sirkeci´de Dogu Bank´in etrafinda var bisikletciler. Hepsi uzun senelerdir esnaflik yaparlar, kimseyi dolandirmaya calistiklarini gormedim/duymadim. Pazarlik da yapilir orada.

ben bisiklet bakarken Sedona 410 cok tavsiye edilmisti. sifiri 1300tl.

marka ve modele karar verirsen bayileri bi telefonla arayip nakit odeme icin fiyat sormani oneririm. Sedona icin bir bayi 1300 darken digeri 1500tl diyebiliyor.

eski bisikletimi hasim iscandan almistim. korkunc bir bisikletti, hic suremedim. marka onemli.

Sedona 410 kullanıcısıyım ve herkese sedona 410 aldırıyorum :)

Gerçekten işini iyi yapan bir bisiklet.

Yalnız o bütçe ile düzgün ikinci el bulabilirsiniz ancak.

Kask eldiven ve gözlük gibi önemli ekipmanlar için en az 150₺ ayırmalı.

Ich bin jetzt frei.

oder

Jetzt bin ich frei.

Allstar, verfügbar avaible gibi. "Jetzt bin ich verfügbar" kullanabilirsin. Biraz formal kullanim.

Yanlisssss. Ich bin frei : Ben özgürüm demek, vakti olmakla alakasi yok.

Su an müsaitim yerine ben - " Jetzt habe ich Zeit." ya da "Jetzt habe ich frei." derdim.

"ich habe Zeit, jetzt" ama doğrusu buf-e kür dediği gibi olabilir.

@c1b2k3, direk Ingilizce´den ceviriyorsunuz sanirim. Asla virgül yok bu cümlede. Jetzt de sona gelemez, belki konusurken soyleyebilirsiniz ama yine de kulaga hic normal gelmiyor.

tamamen random bir şeyle övünmek de yermek de yersiz diye düşünüyorum.

Valla milliyetçilik çok onemsedigim bir şey değil. Ama bir milletin ırkın da devam etmesi için de gerekli bir şey.ovunulecek bir şey yok.

ırkçı değilim ama şu zamane arap sempatizanı ve asarım keserim türkçülüğünden bağımsız olarak Türk olmakla gurur duyuyorum.

ben Atatürk'ün çağdaş, uygar, karakterli, çalışkan ve zeki addediği Türklerle övünüyorum.

Çanakkale'de, Sakarya'da, Gaziantep'de Şanlıurfa'da tüm imkansızlıklara rağmen bağımsızlık mücadelesi veren atalarımla gurur duyuyorum.

Türkiye Türklerinin genetiğinde belki de %1 Türklük vardır, yani çok da övünülecek bir durum yok biraz araştırsak daha çok Yunanlılarla yakın olduğumuz ortaya çıkar genetik olarak. Bu şartlarda komik olur Türklüğümle övünürsem.

Etnik olarak türk değilim. etnik kökenimle de övünmeyi ve yerilmeyi sevmiyorum. farklılıklar güzel. milletini sevmek güzel ama sınırları zorlarsan bu kibre kaçıyor.

türk olmayı sevmekten daha ziyade anadoluyu sevebilsek daha güzel olurdu galiba.

Eeb+1

çelişkili hisler. atatürk ve o dönemdeki insanların yaptıklarına bakınca gururlanıyorum, üzülüyorum, kesin tarifini yapamayacağım farklı hisleri yaşıyorum.

aynı şekilde, o dönemde de var olan, tarih boyunca var olan, ülkenin cahil kesimini, ülkeyi ısrarla geriye götürmeye çalışanları, kendi bindiği dalı nasıl da daldaki elmayı yeme pahasına kesen ahlaksızları görünce, modern ülkeler ile aramızdaki farkları görünce, bu hisler gidip yerine bazen nefrete kadar varan ve bazen de hissizlik gibi haller yaşıyorum.

türklük özel bir şey değil. alman olsaydım da kendi milletimin gelişimini isterdim. önemli olan birlikte yaşadığın insanlarla hep birlikte gelişimi yaşamak. başka ülkede hayatımı kurmuş olsam, vatandaşı olsam, mutlu olduğum insanlarla birlikte olduğum için o ülkenin toplu gelişimini isterim ve türklük gibi bir şey aklımda olmaz. mesela çifte vatandaşlık istemem. ülkeyle bir alakam yokken, o ülkenin yaşayanlarının hayatını etkileyecek seçimlerinde oy kullanmak istemem. ayrıca, başka ülkede kazanıp, burada vergi vermek istemem. doğal bağım kalmamışsa, aklımdaki türklük adına kendi bağımı da koparırım.

sonra da galeri14.uludagsozluk.com

evet, yaparım bunu.

Size katiliyorum. Bana ait bir seyle ovunebilmem icin onu kazanmak amaciyla bir caba sarf etmis olmam veya bilinc dahilinde bir ozen gostermis olmam gerektigini dusunuyorum. Uzerine cok emek verdigim, vakit harcadigim bir makaleyi elime alip okudugumda yaptigim isle veya kendimle ovunebilirim. Fakat bir ulusa ait olmak bizim tercihimiz olmadigi gibi kazanmak icin herhangi bir cabada bulunmadigimiz bir sey. Bana bu dunyaya gelirken "default" olarak yuklenmis bir sey icin neden ovuneyim ya da utanc duyayim?

Bu dunyaya secmedigimiz ozelliklerle, eger her sey genele uygun sekilde gelisirse 80 yasina kadar yasayip olmek icin gelmisken bu tur gunler kutlamak veya mucadeleye girismek bana anlamsiz geliyor. En fazla toplumsal isleyise veya kulture elestiri getirebilirim diye dusunuyorum.

türk değilim. ama bazı milletler kendilerini olması gerekenden daha büyük görüyor, sadece türklere özel bir şey değil.

@lafıolmaz+1

Atatürk bu milleti gaza getirmek için çok uğraştı. Osmanlı zamanındaki ezik, "kul" statüsünde olan halkın kendi içindeki gücünü ortaya çıkarmasını sağladı. Bu sayede gelişmiş ülkelere karşı yaptığımız savaşları kazandık ve bağımsızlığımızı elde ettik.
Milliyetçi değilim, türk olmakla ilgili sözler benim de için hiçbir şey şey ifade etmiyor. Ama bir kurtuluş savaşında olsak, sömürgeci devletlere karşı kendi milletimi, halkımı, ırkımı sonuna kadar savunmaya çalışırım.

bi insanın içinde varolmak için tırnağının ucunu kıpırdatmadığı bir grubun içinde olmaktan gurur duyması çok acayibime gidiyor. Irak'ın bir köyünde de doğabilirdik, ya da afrikanın ya da ABD'nın o zaman da onlarla gurur duyacaktık, aşırı derece saçma. (bkz: imagined communities)

bir insanın tercihi olmayan bir şeyle övünmesi çok embesilce. ermenistan'da doğsa ermeni milliyetçisi olacak adam türkiye'de doğduğu için türk milliyetçisi oluyor. görüşlerinle, duruşunla övün ırkın veya cinsiyetinle övünme. çok boş şeyler.

Herhangi bir etnik kökene ve milliyete kendimi "ait" hissetmiyorum. Biyolojik ve kültürel olarak benden bağımsız şeylere karşı sonradan bir aidiyet duymuyorum. Dünya vatandaşı olabilmek daha kıymetli bir şey.

Türk olmakla hiç bir yerde övünmedim. Yalnız sadece Türklükle alakası yok, örneğin Fransız adam sırf kendini Fransız olduğu için övüyorsa onu da komik bulurum.

Bu tarz konularda tek bağlayıcı konunun ana dil meselesi olduğunu düşünüyorum. İstesen de istemesen de ana dilin ihtiyacını ve önemini anlıyorsun bir süre sonra. Her halk için.

Hicbir sey ifade etmiyor. Ovunme ya da aksi durum yok. Turksem turkum yani. Herhnagi bir millete ait hissedip sahiplenmeyi anlamsiz buluyorum. Ben ingilizim yasasin Ingiltere, ben turkum en buyuk Turkiye falan bunlar anlamsiz geliyor.

Tamamen random, Dunya'nin herhangi bir yerinde herhangi bir kulturun icinde dogmusuz. Haiti"de de dogabilirdim, orada dogsam en iyisi haitli olmak, bu ulkeyle gurur duyuyorum diyecektim o zaman. Tamamen tesaduf eseri halbuki. D
Diyecegim o ki Dunya senin benim etrafimda donmuyor, Dunya Turkiye'den ve turklerden ibaret degil. Almanlardan da, ruslardan da, arjantinlilerden de.

Ovunme olayinin hicbir dayanagi yok bana sorarsan. Olay yasadigin cografyaysa baska cografyaya yerlestigin zaman utanc duyacaksin o zaman. Yok irk ise ovundugun sey taamamen genetik, gozle goremedigin DNA ile ovunuyorsun, vucudundaki kromozmlarla enzimlerle ovunmek gibi bir sey. Benim kanimdaki alyuvar seviyesi bilmemne kadar diye ovuneniniz var mi?
Kultur zaten zamaninda senin gibi insanlarin sekillendirdigi bir sey, sen de icinde doguvermissin. Turk hissetmek bir histen ibaret. Tamamen duygusal, bir bakima iluzyon.

Turkluge karsi notrum, seviniyor ya da uzuluyor degilim. Hosuma gitmeyen taraflari var, hosuma giden taraflari var turk kulturunun.

Ergenlik bittikten, biraz okuyup ettikten sonra hic onem vermemeye basladim "irk"lara. "Türk kani" da yok cok büyük ihtimalle, cünkü annem de babam da, genelde farkli topluluklardan evliliklerin yapilmadigi kültürlerden geliyorlar. Ama ben gittim Türkoloji okudum seve seve. Hala da Türk dilleriyle ilgili makaleleri okurum. Türk mitolojisini cok severim. Ama o kadar.


Milliyetin kimlik olarak kullanilmasi, "milli devlet"lerin kurulmasiyla basliyor. Azicik Habermas okursak, aslinda anlasilmasi kolay bir konu.

Etnik kökeni ayristirici ilke olarak, Türkiye gibi, tarihin her safasinda, göc almis bir cografya icin kullanmak ideolojik.

Kisiliginizin parcasi, yasadiginiz ve büyüdügünüz toplumun kültürüdür. Kanindaki karisimla gurur duymak, A pozitiflerin kendini O negatiflerden üstün gormesi gibi bir sey benim icin.
Kendine hicbir sey katamamis insanlarin, ya da kendini bircok acidan gelistirmis ve Leitkultur`e ait olmak isteyen (Ziya Gökalp gibi), bunun bayrakligini yapan insanlarin acinasi halleri.

türk olmaktan asla utanmam ama hiç de gurur duymam. milliyetçilikten zaten nefret ederim. türk milliyetçiliği günümüzde zaten ümmetçilik, biatçılık karışımı leş bir şey. türkler dünyanın en kompleksli milletlerindendir bence. dünyanın hep kendi etrafında döndüğünü sanır. hep onlar haklıdır, en mağdur onlardır. benim için türk olmanın hiçbir özelliği yok.

çaba harcamadan elde edilen şeylerle övünmenin fazlasıyla kolaya kaçmak olduğunu düşünüyorum.
ırk mevzusuna gelince...
ırk, tamamiyle toplumsal bir kavram bizler için; yani biz ona bir sürü "yüce" anlam atfediyoruz. diyoruz ki ırklar farklı, farklı. doğru değil bu elbette.
bilimsel manada, insan hayvanı tek bir ırktır.
"ari" veya "asil" ırk gibi kavramlar, dediğim gibi sadece toplumsal olarak anlam yüklediğimiz değerler; genetikle veya evrimsel biyolojiyle uğraşanlar için komik şeyler esasında.
peki gerçek olmadığını bile, bile niye varmış gibi yapıyoruz dahası "inanıyoruz" böyle şeylere?
çünkü var olabilmemiz için kurguya ihtiyacımız var.
biz insanlar, belli bir hikayeye inanmadan bir arada durmayı beceremiyoruz çünkü.

Türk olmanın Türkiye'de tabii ki bir artısı olmaz size. Şöyle düşünün köyünüze veya yaşadığınız şehirden ufak bir yere gittiğinizde "İstanbul'da oturuyorum" diyince karşıdaki de size daha başka bakıyor sizin de saçma bir özgüveniniz oluyor. Keza bit Türk de Londra'ya gidince farklı görülür. Sen Türklüğünü ister önemse ister önemseme sonuçta insanlarla iletişim halindeyiz ve yargılar hep olacak. Avrupa'daki yükselen milliyetçilik de gözardı edilmesin.

Türklük bir kimliktir. Safkanlık falan dünyanın her yerinde hikaye. Rusya'nın buzu çözülmeyen en ücra köşesinde bile safkan Rus yok. dünyanın her yeri böyle. Türklerde ise hayli hayli Türklük %50'lerin altına düşüyordur bence.

Tarihe gelince bu millet 1000 yıl önce de bir şeyler başardı, 500 yıl önce de 94 yıl önce de. Biz batarız çıkarız, 15 devlet yıkmışız, 16.'yı kurmuşuz. Avrupa tarihinin başaktörüyüz. Yani kendi hainde yaşayan bir Litvanya, Estonya, vs değiliz. Birdman sendromu yaşıyoruz. Perde kapanırken kafamıza sıkabilir, daha sonra da uçabiliriz.

krem peynir + 1

Ne kadarım Türk, ondan bile emin değilim. Hatta, DNA testimi yaptırdım, birkaç haftaya göreceğim. Gerçi çoğunun Kafkas çıkacağını tahmin ediyoruz, bakalım.

Kültürel ve yerel mirasa sahip çıkmak ve onu korumak ayrı bir şey ve güzel de bir sorumluluk. Kültür renktir, Anadolu'nun kaç bin yıllık birikimi var ve çok güzel bir birikim bence. Aynı şey, Yunan, Pers, Çin, Hindu, İskandinav, vb. için de geçerli. Örneğin, Yeni Dünya yerine daha köklü bir Eski Dünya kültürünü bir parça tanıma şansım olduğu için şanslı hissediyorum. Bunun da doğrudan Türklükle ve Türkiye ile bir ilgisi yok. Bununla gurur duymanın, mutlu olmanın hiçbir anlamı olduğunu düşünmüyorum. Her kültürün korunması ve yaşatılması gerek, her kültürün çok değerli olan ve kendine özgü yanları var. Geçmiş başarılara imreniyorum, takdir ediyorum, hayran olabiliyorum ama gurur duyamıyorum. Hiçbirinde ben yoktum. Benim katkım olmayan bir şeyle gurur duymak anlamlı gelmiyor.

Bir arkadaşım var, Facebook'ta 'Kolombiyalı olmak büyük bir gururdur' tarzı bir yazı paylaşmış. İnsan bakınca 'Ne alaka, niye gurur olsun ki Kolombiyalı olmak' diyor. Türk olmakla gurur duymak ya da utanmak da bence aynı şey.

Atatürk herhalde Türk tarihinin gelmiş geçmiş en milliyetçi adamıdır. Nihal Atsız'dan bile fazla.

Ben bir Atatürk milliyetçisi olarak destekliyorum Türkçülüğü.

Şu anki siyasal islam kanalizasyonundan çıkmanın tek yolu bence yine Türkçülüktür.

Yusuf Akçura ve Ziya Gökalp okunduğunda yok kafatascıymış, yok bilmem neymiş görmezsiniz bile anlarsınız olayı zaten.

En önemlisi Mustafa Kemal Atatürk'ün yaptığı konuşmalara, nutuğa, gençliğe hitabeye, 10. yıl nutkuna, diğer yazılı eserlerine, yaptığı inkilaplara bakarsanız durumu anlayabilirsiniz.
Benim mesela Atatürk'ün yaptığı sevdiğim İnkilaplardan biri ezanın Türkçe okunması. Helal olsun adama.

Şu an Türk olmaktan utanmıyoruz ülke olarak yurt dışına çıktığımızda. Siyasal islam çukuruna düştüğümüz için utanıyoruz. Türklükle uzaktan yakından alakası yok şu an ne siyasal partilerin ne de hükümetin.

Ben severim Atlas'ı.

Pegasus'u kadar lanet etmezsiniz.
THY kadar memnun olmazsınız.

THY'de kıllık yapıyor ara sıra. Bu nedenle ekonomi yapmanız sizin faydanıza. 3 saatten fazla sürecek bir uçuş değilse tercih etmenizde sakınca olmaz sanki.

atlas yurtdışında bazen farklı firmalarla çalışıyor. atlastan aldığım biletle air france'la uçmuştum bir defasında.

uçuş kodu üzerinden. uçuşu kimin yaptığına bakabilirsiniz.

örnek:info.flightmapper.net

Alınır gayet

valla İngiltere'ye giderken £69'a mı ne bilet almıştım en ucuzu Atlas'tı. 25kg limit vermelerine rağmen(ki iyi, THY 23kg) 28kg çıkınca bişey dememişlerdi, gerçi tipimden bellidir küçüktüm öğrenciydim. Uçakta yemek ikramı var, THY gibi "yemek" değil ama sandviç miydi neydi tam hatırlamıyorum. Yine de Pegasus olsa hem o olmaz, hem o 3kg fazlanın parasını alırlardı.

dene bence.

ben sürekli atlas kullanıyorum bir sıkıntısını görmedim.

thy için fazla fakirim ama atlas'la ukrayna'ya çok kez gittim. gayet memnun kaldım. gidiş-dönüş toplamda 300 lira bile vermedim hiçbir sefer. buna karşılık saate göre kahvaltı ya da yemek bile veriyorlardı iki saatlik yolda. en azından geçen sene vermişlerdi. bence atlas şahane. şahsen hiç sorun yaşamadım. gayet güzel.

Ben mümkün olduğu kadar atlas'ı tercih ederim, thy aynı fiyat olsa dahi atlas'ı seçmişliğim çok vardır (ücretsiz havaalanı servisi olduğudan dolayı).
En son geçen hafta yurt dışı uçuşunda kullandım. Yemek verdiler, gayet iyiydi. Hostesler çok kibar ve güleryüzlü, müşterilere insan gibi davranıyorlar. Ayrıca thy hosteslerine göre daha bakımlı ve temiz görünüyorlar. Türkçe bilen yabancı hostesler vardı bizim uçuşta. Yakalarındaki atatürk rozetleri çok hoşuma gitti, bu bile tercih sebebi benim için:)

Edit:2008den beri izmir-ist uçuşlarımda ve ara ara yurt dışı uçuşlarında kullanıyorum. Benim kötü deneyimim olmadı, ama iki üç kez uçup da olumsuz durumlar yaşamak artık biraz da şans işi. Şans faktörünü göz ardı etmemek lazım.

Kac rezil denilen(wizzair, ryanair vs.) havayolu sirketi ile seyahat ettim, bu kadar pisini gormedim. Üc kez (iki yurtdisi - bir yurtici) uctum Atlas ile. Maalesef üc ucusu da ayni gün almistim, iptal edemedim. Ücünde de cok pisti ucaklar, bir yere elim degmesin diye ekstra caba harcadim. Hasarli bagaj konusunda attigim onlarca e-maile cevap vermeyip, sonra da "pardon ya, spam´e düsmüs cinim" diyen tipler.

Yurtdisina alma, 3 saati asan yolculuklara alma, cekilmiyor. Ayrica yemek vermeleri bir arti degil, cünkü secemiyorsun bilet alirken. THY o sacma politikalarina ragmen, rahat ettiriyor gercekten.

Gaza geldim aldım bileti atlas'tan. Bakalım :)

tamamen kişinin kondüsyonu ve vücuduna bağlı.

koşu vücuda zarar marar vermez. uygun olmayan vücuda verir.

eğer kilonuz orta üstü ise dizlere gereksiz yükleme yapar. kaslı ve sportif vücutlu biri kilo aldıysa daha az olur kötü etkisi.

sallıyorum boy 170, kg 75 üstü, 30 dk yapın derim maksimum, 15 dk koşu 15-30 dk bisiklet iyidir. 70 kg hatta 65 kg altına düşünce 30 dk yi rahatlıkla geçebilirsiniz.

elbette dediğim gibi herkeste farklı etkileri olabilir doktora görünün.

dun ben de bakindim kardiyo egzersizlerine. kurek cekme makinesi en ideali gibi geldi.

Kosu degil kosu bandi zarar verir demis zaten. Kosu bandi dizlere uzun vadede zarar verebiliyor. Kosu bandi yerine ekliptikte takilin.(bkz: ekliptik bisiklet )

Agirlik calismasi sonrasi 25 dakika ekliptik. Rutin hale gelince de,ara sira bisikleti kardiyo ayarinda 7-8de kullanabilirsiniz.

Edit: Konunun uzmani asla olmamakla beraber, cevap veriyorum. 3 yildir hep ayni motivasyonda devam edemesem de, spor salonuna gidiyorum. Yaris bisikletindeki yanlis oturma pozisyonumdan dolayi, iki diz kapagimda da tekrarlayan iltihap sorunum var. Doktorum o makinenin ustune cikip kosma asla, ama kosmayi seviyorsan ekliptikte yaralanma sorunu olmadan, kardiyo calisabilirsin dedi.

Salonda bulabilecegin kosu bandina en yakin makine zaten ekliptik. Kollarini da aktif calistiracak olman, makinenin artisi.

Cok yazi/calisma var bu konuda. Anaerobic ve aerobic arasindaki farki kendin okumani, aklina yatani uygulamani oneririm. Biraz isinma hareketi yapip sonrasinda sadece kardiyo calistigin bir gün de yapabilirsin, yogun oldugun günlerde, salondan cabuk cikman gerektiginde mesela.

@buf-e kür, çok kısa bir süre, koşma rutinine alışayım diye kullanıyordum bandı. Uzun süre bantta devam etmeyi düşünmüyorum, o diz meselesinden ötürü. O bisikletlerden var salonda, peki bunu ısınıp antremanı yaptıktan sonra mı, yoksa ısınıp antremandan hemen önce mi yapmak daha uygundur?

What are your closing hours?

What time are you open until?

What time do you close your shop?

until when are you open?

till when, untill when

What time do you close

Bu kullanilir en yaygin sekilde.

Ben hep what time do you close duyuyorum dukkanda calisan biri olarak. Ayrica you Sen demek degil siz demek ayrica

Olabilir. Bu adamlar da bire bir konuşma yaşandığı için you kelimesinin siz değil de sen olarak kullanılabileceğini dikkate alarak bunu söylemiş.

Verdigin linkte bile en natural way olarak benim soyledigimi soylemis iste Adam. You hem Sen demek hem siz demek. Adam da Ona gore soruyordur zaten. Sanki soran Adam dukkanda kac kisi calistigina bakiyor sorarken :d

Bu eskimiyor siz tipini beğendiyseniz alabilirsiniz. Bence çok kaba ikeada daha güzel modeller var diye önerimi de yapayım.

ikeanın mobilyaları pek dayanıklı değil malesef. tasarımları iyi fakat malzemesi ucuz.

bu modelin aynısından eskiden vardı bizde, oldukça rahat bir koltuk ama bence çok çirkin. :( sonra değiştirdik ve şu modelin tam L olanından aldık ama onu da satıştan kaldırmışlar, bu ondan çok daha rahat ve şık bir koltuk bence.

www.ikea.com.tr

biz 3-4 senedir ikea söderhamn kullanıyoruz.
her gün tepesindeyiz,gelen misafir yattı,kedi sürekli tepesinde vs.gayet dayanıklı bence.
www.ikea.com.tr

ikea'nın cok ucuz fiyatlı mobilyalarından istediğin o evladiyelik verimi alamazsın.artık hiçbir mobilya eskisi gibi üretilmiyor,amacı zaten bir kere al ölene kadar kullan değil.
fakat orta-yüksek fiyatlı ürünleri gayet kaliteli.Bu ürünleri hiç kullanmayıp ikea dandik yeaa diyeni de anlayamıyorum.

Koltuk vs. almayin mümkünse Ikea´dan. Diger mobilyalarda, ozellikle mutfakta tavsiye ederim, eskirse, basina bir sey gelirse parcalari magazadan ya da ikinci elini bulmak basit. Biz sunun uzanma koltuklusunu aldik, tipi kaydi bir yil olmadan. www.ikea.com.tr

demoniclewinsky çok doğru söylüyor aynı şeyi ikea da çalışan bir arkadaşım söyledi. alacaksan ikeadan pahalı şeyler alacaksın ucuzları çok dandik oluyor dedi. ama ben bu koltuğu almadığıma çok pişman olmuştum. sonra gidip aynı fiyata beyaz bir l koltuk aldım başka bir yerden ama hiç memnun değilim. kafamı taşlara vuruyorum :D

Ne dediginizi tam anlamadim ama izinsiz ceviri etik degil. Eger Turkce tezi Ingilizceye cevirip verecekse bu tabii ki intihal. Bunu intihal programlarinin algilayip algilayamamasi bir sey degistirmiyor.

Sorunuzun bir kismina cevap verebilirim ancak. Cevirisi yeterli alintilama yoksa, intihaldir tabi.

Hocalarin bilmedigi dillerden (genelde academia`da falan bulunabilen makaleler), alintilama yapmadan ceviren, donem bitirme odevi yazanlar biliyorum. Yakalanmadiklarina gore zor olabilir cevirinin anlasilmasi. Odevler icin intihal programi kullaniyor mu hocalar bilmiyorum elbette.

Cinli bir tanidik, lisans yaptigi Alman üniversitesinden okudugu bir tezi neredeyse ayni sekilde kullanip, cevirip Cin´de yüksek lisans tezi verdigini soylemisti. Bir master tezinde intihal programi kullanilacagini varsayarsak, ceviriyi tespit edememis diyebiliriz.

Et.

patates kızartması
edit: ayranla beraber

Etli türlü + püre pattis

makarna <3

Anne sütü.

Vücudun tüm ihtiyaçlarını karşılayan tek besin.

Yemek olmazdi kesinle, bir meyve olurdu. Mango. Kokusu mutluluk kaynagi.

et

yumurta da olur. ya da kelle paca.

iskender ya da adana.

incik

yaprak sarması

Köfte patates ama yaninda ketcap mayonez ekmek tursu ve kola/bira olcak.

su böreği.

Yoğurt.

Et döner.

Pizza ve kola. Pizzada mantar olmasın please.

tabii ki et. etsiz olmaz.

kırmızı et ve makarna olabilir

pizza

Simit

Herhangi bir bakliyat.

iskender

kuru fasulye pilav yanında da turşu olsa iyi olur.

et - yeşillik

ya da balık(deniz) - yeşillik

patates püresi + köfte

Hadi yine değişik olayım taze fasulye ama zeytinyağlı.

sağlık kısmını dikkate almıyorsak eğer, ton balıklı makarna. gerçi tek bir şeyle beslenmek her şekilde sağlıksız sonuçlar doğuracaktır. o yüzden atın ölümü ton balıklı makarnadan olsun. ton balığı biraz daha ucuz olsa her gün bundan yerdim valla.

Ofis arkadasim,hem de dediginiz bölümde yüksek lisansini yapmisti. Egitimi fena degil demisti. Ama bir ayda tez yazdi, yalandan empirik calisma yapip verdi, gecti. Biz de nasil oldu anlamadik :-)

Spesifik sorulariniz varsa ileteyim kendisine.

Onun disinda, Almanya´da akademi, USA´daki durumun tersine, özel üniversitelere güvenmez. Cok cok az iyi özel okul var sanirim. Iyiler genellikle devlet üniversiteleri.

Altin(ceyrek vs) Almanya´da cogu kuyumcuda neredeyse Türkiye´deki ile ayni fiyata bozduruluyor.

her yerde herkesi alırım. bazen de "eeh şimdi kim uğraşacak durmakla bilmemne" deyip geçerim.

öğrenci iken çok otostop çektik orada belli noktalarda alırım ama istanbulda yada bilmediğim yerlerde kimseyi almam

üniversitelerde falan alırım. yaşamkent'e gidersem dönüşte kesin alırım (ankara'nın beylikdüzü gibi), öğrenci falansa alırım. bunun harici pek almıyorum.

Almam ne gerek var dertsiz başıma dert alayım.

Beytepeden Kampüs içinden alırım. Diğer yerlerden almam.

almam.

Hiçbir şeyine bakmadan direkt almam.

Hayatımda bir kez arkadaşın "alalım lan şunu" demesiyle aldım, adam arabaya bindikten sonra kendi kendine gülmeye başlayarak "ateşi ben yaktım" dedi. Arkadaşla göz göze geldik, adama baktık, bi daha göz göze geldik. Adam "iyi ki yağmur başladı yoksa tüm şehir yanacaktı" diye devam etti. Arka koltukta kendi kendine gülüyor herif. Ne ateşi diye sormaya cesaret edemedik, bugüne kadar halen o adam bonzai kafası mı yaşıyordu yoksa deli miydi merak ederiz. O adamı arabadan nasıl indirdik nasıl topukladık ne sen sor ne ben anlatayım.

lise öğrencileri denk geliyor sabahları alıyorum. çok öğrenci tipliler diye duruyorum. onun dışında zor

çok uzun süre gezmelerde otostopu kullandım. arabada tek başınaysam ve gündüzse otostopçuyu gözümle tartarak alırım. geri ödeme gibi. tartma kısmı da mesela sizi düşünerek aracın duraklayabileceği bir yerde bekliyor mu (az da olsa zeka gerektiriyor bunu düşünmek), dilenci gibi gözünüzün içine bakıyor mu (bu olumsuz, durmam) gibi şeyler.

Almam

Üniversite içinde filan yanımda biri daha varsa öğrencileri alıyorum. Onun dışında almam.

Kesinlikle hayır.

Olası bir kazada yaralanması ya da ölmesi durumunda dertsiz başıma dert açabilmesi ihtimalinden dolayı almıyorum bir süredir. Eskiden alırdım, severdim de birilerine yardımcı olmayı ama birkaç olay duydum, hukuki açıdan ciddi sakıncaları olduğunu öğrendim ve prensip haline getirdim, almıyorum.

Değişkenlik gösterir

arabam yok ama iyi otostopcuyumdur. garnizon komutanligi uzerinden ortakoy'e inen soforlere selam olsun!

kadın olduğum için almıyorum. birkaç kez alabilmeyi istedim ama yapamam.

almam.

Alırım.

valla gördüğüm kişiyi alırım ayırmam. Genelde öğrenci falan denk geldi zaten. Kız erkek farketmiyor.

Almam. Kararımdan bağımsız olarak acıyıp aldığı kişinin kardeşinin ceketini çaldığını anlatmıştı bir arkadaş o geldi aklıma. Kim olduğunu bilmediğin adama arabamı nasıl ki vermem, arabama da asla almam.

kampüs içersinde alıyorum fakat otoban ve vb. yerlerde almıyorum. ha eğer böyle kocaman sırt çantaları olan gezgin tiplerse alabilirim.

Kaza bela durumunda başımın çok ağrıyacağını öğrendiğimden beri almıyorum. Ondan önce manisa-izmir arasında öğrencileri alıyordum.

Hayır

beytepe'de okula giderken yoldan çok aldım. çünkü ulaşım sorunu cok ciddi.
kadın erkek ayrımı yapmadım hiç. bunun dışında herhangi bir yerden kimseyi almadım.

hiç almadım, almam. korkuyorum açıkçası.

bir kez otostop çekmeyen birini aldım :D, yok kaçırmadım, yağmurda yürüyordu, durup gideceği yere götürmeyi teklif ettim.

beytepe'den alıyorum ben de. başka bir yerden almam.

sabah siteden cikarken cekenler oluyordu aliyordum, ya beytepeye yada odtuye giden ogrenciler oluyordu.
bizim universiteye cikan yoldada aldigim olmustur.
bilmedigim muhitte almam malesef.

otostopçu dolandırıcısı diye birşey varmış. Bunu gördükten sonra almam bidaha heralde.

www.youtube.com

Arabada hep tektim otostopcu alirken. Beytepe Nizamiye´de aldigim icin hep ogrenci ya da kampüs calisani oluyorlardi. Bir kere sarhos iki kisinin binmesi ve kotu muhabbet etmesi disinda hic sorun yasamadim. Kampüsten olduklari icin yas/kilik kiyafet vs. hic fark gozetmeden iki yil boyunca aldim otostopcu.

Kendim bir yil kampüs icinden girise otostop cektim, direkt yazan hocalar mi dersin, her seferinde denk geldigimden ve arabasina binmek istemedigimden trip atan calisan mi dersin, kartini verip kur yapmaya calisan mi (10 dakikadir bu arada o yol toplamda), hepsi soguk lanet yüzüme ragmen goruldu. Bunu üniversite sinirlari icerisinde yapiyorlarsa, disarida cok dusunemiyorum. Arabama alirim ama, otostop cekmem Türkiye´de.

Araba boşsa her türlü alıyorum.

Sadece yaz tatiline giderken, manisa-izmir, izmir-manisa arası 9 eylül üniversitesi öğrencilerini alıyorum.
günlük hayatta kimseyi almam.

Alırım.Ülkeler arası bile aldım. Akşam onda arabada tek iken iki erkeği bile aldım.
Yabancılarla yolculuk yapmayı severim.

Yalnız bu otostopçulara birinin söylemesi lazım paranız olmayabilir ama biraz temiz olun kardeşim.

Meetup var, Couchsurfing etkinlikleri var, bir de Internations diye expat sitesi var onların da güzel etkinlikleri oluyor.

Erasmuslularin cikmadigi yerler Ritim ve Eski Beyrut.

Beyoglu fransiz kulturde surekli etkinlikler oluyor orada da kendi milliyetinden elemanlarla tanisabilir.

Couchsurfing hangouts

@luchetti etkinlikten sonra dagiliyorlar cogu zaman + nedense burdaki fransizlar hop diye tanismaya acik degiller

Arkadaş kadın ise lütfen couchsurfing etkinliklerine gitmesin:/

İstanbuldaki expat gruplarını takip edebilir.

Zirveye getir biz onu sosyalleştiririz

Erkek

@kalinda94 cok sagol, bulusmak istersen mesaj atabilirsin ama dusunmen yeter :) dedigin yere de goz atacagim.

-hayir
-hayir
-gormuyorum artik

kesinlikle vermiyorum, çünkü verdikçe daha fazla dileniyorlar. sayıları artıyor.

özellikle bebeği ile dilenen suriyelilerden nefret ediyorum. her gördüğümde nefret suçu işliyorum resmen. benim eşim haftada 45 saat non - stop çalışırken, bu amk (kusura bakmayın) insanları hem tavşan gibi ürüyor, hem de kucağında bebeği ile dileniyor.

İlk göç dalgasında yol kenarında kucağında bebeğiyle yere oturmuş perişan halde Suriyeli bir kadın görmüştüm. Normalde Türk olan hiçbir dilenciye para vermem ama o gün o kadının durumu beni rahatsız etmişti ve bunları düşünürken bir anda karar verip 30-40 metre yolu geri yürüyüp kadına para vermiştim. Sonra daha iyi hissetmiştim. Belki onun hayatını kurtaramayabilirdim ama en azından o gün için ona bir faydam dokunabilirdi. Aslında bunu iyilik olduğu için söylememem gerekiyor ama gerçekten kötü durumda olan insanlarla sahte dilencilerin ayırt edilmesi konusu önemli bir sorun olduğundan bahsetmek istedim. Gerçekten yardıma ihtiyacı olan birine benziyorsa para vermeye çalışırım.

-Hayır
-Mendilim bittiyse, çocuk veya muhtaç görünen yaşlı teyzelerden alıyorum.
-Bir çoğunun acınacak durumda olmadığının farkına varabildim ama bazen yine de kötü hissettirenler oluyor.

Vermem,vermedimde. İhtiyacı olanı zaten bulurum.

vermem
hayır
eğer mesela alsancak kordon gibi bi yerde kafede oturuyosam ve bi çocuk geliyosa korkuyorum örneğin masadaki telefonu alıp kaçabilir ya da yemeğime tükürebilir falan diye(bunu gördüm kendi gözlerimle) onun dışında metroda falan görürsem içten içe küfür ediyorum çünkü biliyorum ki onlar yiyip içip sevişip çocuk yapıyor sonra acınarak dileniyorlar bu üstüne üstlük gittikleri hastanelerde ağa gibi davranıyorlar.

-para vermiyorum. arabada kutuyla aldığım gofret mofret bir şey oluyor genelde, onlardan veriyorum.

-mendil satan çocuklardan almıyorum, para da vermiyorum. yaşlılardan alıyorum bazen.

-sisteme sövüp devam ediyorum.

çoğu çingen ya da suriyeli. meslekleri o zaten. hayatta vermem.cidden muhtaç durumda yaşlılar oluyor. onlardan mendil falan alınır ama

Vermeyin verdirmeyin

-hayır. özellikle çocuklara para vermiyorum. çünkü biraz kazandıkça devam edecekler bu işe veya devam etmeye zorlanacaklar.
-temiz, eli yüzü düzgünse bende nedense eğitimi için çalışıyormuş imajı yaratıyor ve eğer bozuk param varsa alıyorum.
-çok ısrarcıysa sağolasın canım var bende vs. gibi bir şeyler geveliyorum.

Para isteyen hiçbir dilenciye para vermedim. Sadece bir keresinde küçük bir kız "abla pasta alır mısın?" dediğinde pasta almıştım o kadar. Onun dışında mendili marketten alırım. Kucağında bebeğiyle dilenen kadınlara, ailecek köşeye oturmuş bakan suriyeli ailelere, toplu taşımada kendini acındıran suriyeli çocuklara acımıyorum. Çünkü açlıktan ölmüyor hiçbiri. Bundan iki yıl önce Osmanbey'de yağmur yağdığı halde çıplak ayakla dilenen bir kız çocuğu görmüştüm. Yanında da pembe çizmeleri duruyordu. Sanırım büyükleri "ayakkabını çıkartıp dilen" dediği için yapmıştı ama ayakkabıları saklaması gerektiğini idrak edememişti. Kısaca vermeyin, verdirmeyin.

1. Hayır. Arabanın yanına gelmişse ve ortada bozuk para varsa belki.
2. Her zaman değil. Bizim orada sabit bir amca veya 2 çocuk oluyordu onlardan alıyordum. Otobüs beklerken kutuda kartlık yara bandı falan satanlardan da alıyorum. Çok ucuza satıyorlar zaten. Arkadaşımız engelli diyerek yara bandı satmaya çalışanlardan asla almam.
3. Çocuklara üzülüyorum ana babalarına küfrediyorum.

Not: Hastamız var şu ilçeye gideceğiz paramız bitti aslında bir sürü tarlamız var fakir dilenci değiliz diyen iyi görünümlü insanlar sizden para isterse vermeyin. Bir kere 50 lira verdik, kadın beğenmedi. Senin Manisa'ya kadar taksi paranı mı karşılayacağım beyinsiz. Ver sen onu geri dedik, aldım parayı camı kapattım devam ettim. Bundan sonra aynı hikaye, torunum burnuna taş sokmuş şimdi ameliyatta paramız bitti geri dönemiyoruz aslında bir sürü evlerimiz var fakir değiliz bize para ver. Yalancı şerefsiz.

para vermem. bazen elimde yemeyeceğim abur cubur yiyecek vs olursa onu veriyorum.

Hayır, ben de vermiyorum. Sadece çocuk olmalarından dolayı üzülüyorum çünkü eğitimciyim ama o kadar.

1-hayır 2-ihtiyacım varsa sadece 3-Görmemeye çalışıyorum istifimi bozmıycam diyorum ama kasılıyorum ve bunun farkındayım. Bu da beni rahatsız ediyor. Durduk yere içim sıkılıyor. Ignore filtresi olsa seçicem.

İhtiyaç sahibi olduğuna emin olursam elimden gelen yardımı yaparım ama mevcut hayat deneyimimden sonra zor ikna olurum birinin gerçek anlamda ihtiyaç sahibi olduğuna. Çalışabilmek için gerek ve yeter güce kuvvete sahip olup da dilenmek hazırcılık gibi geliyor. Ki devlet de ihtiyaç sahiplerine türlü yardımlar yapıyor zaten.

Dilencilere para vermiyorum. Birşey satan oluyorsa o sırada da ihtiyacım varsa (selpak gibi ) satın alırım. Arada derede yemek veya yemek parasi dilenen cocuklara doner ismarladigim olurdu.

Görünce güzel hissetmiyorum tabii ki ama kimin gerçekten ihtiyacı var onu da anlamak mümkün değil.

- o anki psikolojime bağlı, çocuklara genelde veriyorum cebimdeki bozukluklardan bir şeyler. sokakta yatan evsizse gene veriyorum. suriyeli, turk, kurt millet ayrımı yapmıyorum.
Bebekli kadınsa, allah tuttugunu altın etsinci kafa sken dilenciyse vermiyorum

- bir şey satın almıyorum, vereceksem para bırakır geçerim

- halime şükrediyorum, şanslı olduğumu duşunuyorum

Kesinlikle vermem

- birkaç kez yiyecek isteyene yiyecek aldığım oldu ama para vermedim hiç. sadakanın olması gereken değişiklikleri önlediğini düşünüyorum.
- yaşlılardan aldığım olmuştur ama şimdi ekonomik durumum nedeniyle istesem de alamıyorum. (şimdi aklıma geldi ani'de de bir çocuktan çiçek almıştım yanımdaki kişi için)
- üzülüyorum, özellikle satış yapan yaşlılara. mesela çırağan'ın karşısında su, mendil falan satan bir teyze duruyor, neden bilmem ama o çok etkiliyor beni. bakamıyorum onun olduğu tarafa. her geçişimde suçluymuşum gibi başımı öne eğiyorum. altılı oynadığım dönemlerde hayal kurardım; "lan şöyle büyük bir altılı bulsam elindeki tüm malı alır evine yollardım teyzeyi" diye. sonra hayalleri büyütüp iş kurardım ve rahat bir iş verirdim teyzeye. artık onu kurtaracak hayallerim, diğerleri gibi, ölüler.
dilenen bir evsiz görünce de kendi dertlerime dalıyorum "ileride evsiz kalır mıyım acaba?" diye düşünüyorum. hesaplarım tutacak mı, aç kalır mıyım, dişlerim çürürse ne yapacağım gibi sık sık tekerrür eden sorular beliyor kafamda.

nasıl bir bağlantı var bilemiyorum ama babamı kaybettiğimden beri dilenen veya bir şey satan yaşlı amcalar, teyzeler görünce onlara para veriyorum. Vermezsem çok üzülüyorum ama çok da utanıyorum sanki dikkat çekmeye çalışıyormuşum gibi geliyor vapurda falan. o yüzden çok utanır da o anda veremezsem, sonra sessizce herkes gidince bulmaya çalışıyorum ya da bir sonraki gördüğüme veriyorum vs. Ben de böyle garip bir insanım.

- dilencilere para vermem, ilk zamanlarda küçük çocuğu olan suriyelilere birkaç defa yiyecek almıştım. artık görmüyorum bile.

- nedense yaşlılara zaafım var, yaşlılardan sık sık mendil alıyorum.

- dilencilere üzülmüyorum; yaşlı ve mendil satan, ne bileyim tartı başında oturan yaşlılar içimi burkuyor sadece.

- hayır
- hayır (mendile ihtiyacım varsa, özellikle yaşlı veya engelliyse bazen)
- yani karışık duygular bunlar :( bazen hiçbir şey hissetmiyorum, bazen sisteme kızıyorum, özellikle çok yaşlıysa bazen üzülüyorum vs. vs.

izmir çankaya metro girişinde 2 tane bebek büyüttü suriyeli kadın. kucağında bebek varken hamileydi yani düşün. millet tabi paralar, ayakları çıplak çocuğa ayakkabılar falan. çocukların ayakları hala çıplak ayrı mesele. para vermiyorum, bişey de hissetmiyorum.

-Asla vermem. Çocukların aileleri tarafından sömürülmelerine ortak olmak istemiyorum. Yardımı başka şekillerde yapıyorum, 2-3 lira ile vidanımı rahatlatma uğruna sömürü düzenine onay vererek değil.

-Çocuktan almam. Aynı nedenden dolayı. Kör bir amca var mendil satan, ondan alıyorum.

-Kötü hissdiyorum ama başımı çevirip yürümeye devam ediyorum.

vermiyorum, almıyorum. garip ve çelişkili duygular.

hayır
hayır
bişey hissetmiyorum

- Hayir.

- Hayir.

- Utaniyorum. Her seyden.

Suriyeliler ve diger mülteciler icin etkinlikler yaptim, Ankara´da oldugum süre boyunca destek olmaya calistim. Ama asla kimseye cikarip para vermem.

benim evim uzakta, şehir merkezinden non-stop bir yolculuk toplu taşımayla(sıra sıra hepsi gelmiş olsa) neredeyse 2 saat.

o yüzden uzak değil, bir de bu zamanın fiziksel olmanın yanında algıyla da bir ilişkisi var yani yolculuk konforu yolculuk amacı filan çok etkiliyor.

45 dk o yüzden uzak değil bence.

20 dakika uzaklığa gidiyorum ben. çok çok nadir olarak 1 saat uzaklıktaki yere. yolda geçen zamana çok acıyorum çünkü.

İşten çıkıp eve geldikten sonra çıkacağım yer 45 dakika uzakta olsa ben çıkmazdım, benimki genelde 3-10 dakika arasında değişiyor yürüyerek.

Aksam bir yere gideceksem eve gelmem, direkt is cikisi giderim. Eve geldikten sonra karsi bina bile uzak gelir. O yuzden eve ugramam.

Şehir? İstanbul'da yaşarken 1 saati geçiyordu hep benim. Bir buçuk saate kadar normal görüyordum. (bkz: beylikdüzü) İstanbul dışındaki her şehir için fazla bence.

haftada 2-3 gun 30km(20-30dk) uzaga gidiyorum onun dısında genelde 5-10dk mesefe oluyor

buf-e kür +1, Cesario +1
Gerçi birkaç büyük şehir için çok sayılmaz bence ama ben de gtmezdm. Arada gidiyordum Beylikdüzü-Kadıköy'ü ama birkaç ayda bir. Genelde yakınlardaki yerlere gidiyordum. Gerçi iş çıkışı doğrudan gidiyordum ben de. Eve uğramıyordum.
Yine de gitmek istiyorsanız kim ne karışr.

Stavro+1
Zaten eve varmam min. 1.5 saati buluyor, direkt işten çıkar giderim. Mekan evle iş arasında olur böylece toplamda her halükarda harcayacağım vakti harcamış olurum.

her gün 4-5 saatim(bazen 7-8) yolda geçtiği için hafta içi bir yere gitmiyorum...

çok ya boşversene haftasonu gıdersın.

eve girersem hayatta çıkmam +1

Yurtdisinda yuksek ogrenimden kastin doktora sanirim? Eger oyleyse evet, ilginc bir tez konusu da is gorur. Bazi hocalar universiteye de bakiyor bazen, universitenin bilinen bir yer olmasi one tasiyabilir. Ancak ilginc bir calismayla hocayi tavlayabilirsin.

Tag!

Alanındaki hocalar, muhtemelen Türkiye'deki iyi üniversitelerden birinden ya da birkaçından ögretim görevlisi tanıyorlardır. Ya da o alanda hangi üniversitenin iyi olduğuna dair genel bir bilgiye sahiptirler. Bu nedenle fark yaratması mümlün.

Sonradan gelen edit: Almanya'da dil sınavını geçtikten sonra üç üniversiteye master için başvurmuştum. İçlerinden biri de, buradaki ortalama, yeni bir üniversiteydi. Oradaki bir hoca, ÖSS sonucumu, transkribimi ve diplomamı gördü, aynı eyaletteki 'elit üniversite'ye başvurmamı önerdi. Başvurunu İsviçre, Almanya da Avusturya'da yapacağını tahmin ediyorum. Hiç bilinmiyor değil yani üniversitelerimiz.

aziz nesin, nesin vakfı'nın bahçesinde gömülü.

Sorun bedenin cürümeye basladıgında, toprak altı sularını kirletme olasılığı, yani herkes kafasına göre ölüyü güzel yesillik bir yere defnetse, su kirlenecek, zehirli hale gelecek. Mezarlık alanlarında bunla ilgili calısma yapılır, o nedenle de tehlike teskil etmez.

Önce vasiyet yazılsın, yasal gecerli belge olsun. Yoksa zor.

Aile hekimiyseniz psikolog birine ulaşmanız daha kolay olur. Profesyonel anlamda kendisine danışabilirsiniz. Bu gibi durumlarda yardım etmeye çalışılırken köstek de olunabilir, aman dikkat!

Kadının da rızası dahilinde olmak üzere, bazı kadın dernekleriyle kendisini iletişime geçirebilirsiniz diye düşündüm. Yerini gizlemesine ve hukuki süreç başlamasına fazlasıyla yardımcı olacaklardır.

Psikiyatri uzmanina yonlendirebilirsiniz, hatta suisid dusuncesi olan kisiyi yonlendirmek hatta yatirmak da gerekebilir. Cevrenizde varsa universite hastanesine basvurmasi uygun olur, sosyal hizmet uzmani da gorerek gerekli yonlendirmeleri yapabilir, kadin siginmayla irtibat kurabilirler.

Kolay gelsin

Bir yardim kurumunu ariyor, aile icinde siddet goren kadin icin gidip aileyle gorusup her seye inaniyorlar yani, oyle mi?! Insanin sinirleri bozuluyor okurken... Siz rapor tutmalisiniz, siddetin fiziki izleri gecmeden.

Kadin dernekleri arti bir: www.kadinininsanhaklari.org

Mor Çatı'yla da iletişime geçebilirsiniz.

18 yaşından büyükse senin yapabileceğin pek bir şey yok. darp raporu verip şikayetçi olmasını sağlayabilirsin sadece

alo 183 ile iletişime geçmiş ve gelip giden ekip de onlarmış.

Sanıyorum öncelikli olarak darp raporu ve şikayet olmalı ki aileden birilerinin bir şey söylemesine gerek kalmadan resmi bir belge olsun elinde.
morçatı'nın sitesindeki yazıyı ve linki ekliyorum.
"Eğer fiziksel şiddette maruz kaldıysanız, öncelikle karakola/jandarma komutanlığına, savcılığa ya da hastanelerin acil bölümlerine başvurmalısınız.

Başvurduğunuz yer karakol ya da jandarma komutanlığıysa;

Yaşadıklarınızı ayrıntılı şekilde anlatın ve anlattığınız şekilde tutanağa geçmesini sağlayın. Tutanağı imzalamadan önce mutlaka okuyun; tutanakta eksik ya da yanlış ifadeler varsa değiştirilmesini isteyin. İfadeniz eksiksiz ve doğru şekilde tutanakta yer aldığından eminseniz, tutanağı imzaladıktan sonra, tutanağın imzalı bir örneğini mutlaka kendiniz için alın ve saklayın.
Polis tutanak tutmak istemezse, kendisine mutlaka tutanak tutması gerektiğini, bunu yapmaması halinde cezai işlem uygulanacağını hatırlatın ve görevini ihmal ettiğini söyleyin.
Karakola/jandarma komutanlığına başvurduğunuzda, polisin/jandarmanın sizi doğrudan hastaneye sevk ederek, darp raporu almanızı sağlaması gerek. Eğer polis/jandarma sizi hastaneye sevk etmezse, tutanak yazılmadan önce mutlaka hastaneye sevkinizi talep edin ve bunun yapılması konusunda ısrarcı olun.
Darp raporu almak isterseniz;

Hastanelerin acil bölümüne başvurabilir, sizi muayene eden doktora yaşadıklarınızı anlatarak darp raporu alabilir ve eğer istiyorsanız hastane polisine şikayetinizi iletebilirsiniz. Vücudunuzdaki izler kaybolmadan, muayene olmak ve darp raporu almak, yaşadığınız şiddeti kanıtlayabilmek için önemlidir.
Unutmayın !

Darp izlerini raporlamak amacıyla hastaneye gitmek için kendinizi hazır hissetmiyorsanız, vücudunuzdaki darp izlerinin size ait olduğu ve çekim tarihi belli olacak şekilde fotoğraflayabilirsiniz."

www.morcati.org.tr

Sonrasında aileye bir yaptırım olur mu bilemiyorum ama resmi bir belge şart ilk önce.

@entegre nin dediği gibi hasta oradayken polisi çağırman gerekirdi.

bence de direkt mor çatı ya ulaşsanız onlar size ayrıntılı yol gösterirler.

kadın sığınma evleri korunan, gizli yerler, oralara yerleştirilebilir bu kız.

Oncelikle hukuki yardim icin kadin cinayetlerini durduracagiz platformu ne yapilabilecegine dair her turlu konuda yardimci oluyor ama olayin insani, sosyal yanı asıl sorun.

@entegre isimli arkadaş, işimi bana öğrettiğin için teşekkür ederim. Kızın saçlı derisinde oluşmuş şişligi tutanağa gecirebilmemi geçtim, kendisi bunu istemiyor çünkü ailesinin duyacagindan korkuyor bu bir.

Kendisini suisid eğilimi ile psikiyatriye sevkledim ve oradaki doktorlara bunun tamamını anlatıp bir dahaki seferde darp olduğu anda bir şekilde evden çıkıp adlı tip kurumuna (bize yakın) veya acil/karakola gitmesini gerektiğini söyledim. Zira bu durum olduğu anda buralardan darp raporu alması gerekiyor. İstanbul barosunun kadına şiddet hattındaki bayan da tıpkı bu yerlere başvurması gerektiğini söylemişti. Beni itham ederken bilgilerini bir kez daha gözden gecirmelisin.

İşin en kötü yanı da belirttiğim gibi, hastanın 18 yaşını doldurmuş olması. 17 yaşında bile olsa anında polis cagirabilirdim ancak yetişkin hastanın rızası dışında BIR SEY YAPAMIYORUM MALESEF

@entegre ayrıca gerek daha önce tuttuğum adli nobetlerden, gerek de ağır ceza hakimi dedemden öğrendiklerim sayesinde hangi yaşta hastada ne yapılacağını gayet iyi biliyorum. Bu kız her şeyden korkuyor. Önceki dayaklarinda da bu seferkinde olduğu gibi izlerin geçmesini bekleyecek kadar eve kapatiyorlarmis. Mahkeme olmasın, polis gelmesin, babam annemi öldürür daha önce devletten geldiler ama hiçbir şey olmadı diye elini kolunu bağlayan bir hasta geldiğinde ne yapmam gerektiğinin manuelini de bir ara bana ulastirirsan çok sevinirim.

Beagle gibi gorunuyor.

Yaz biletlerine subattan itibaren hep baktım, ama Almancılar cok onceden ne zaman tatile cıkacaklarını bildiklerinden, sagolsunlar biletlerini 1 yıl önce alıyorlar.

Su an, o sezon icin ucuza bilet bulamazsın, yapman gereken, gidecegin vakitte hangi eyalette resmi tatil degilse oraya ucman... Mesela yazın Hessen'de tatil olmadıgı icin Frankfurt'a ucuz bilet aldım. Oradan kendi sehrime ucuz otobüsle gecis yaptım.

Antalya'dan kalkan 'corendorairlines' var, simdiye kadar bulup bulabildigim en ucuz biletleri oradan aldım yine baska bir sehire.

nereye, tam olarak ne zaman? almanya koskoca ülke. gidiş dönüş mü, tek yön mü? temmuz ayında frankfurta 47 dolara bilet var.

SunExpress fiyatları pek değişmiyor. Bir de Aerobilet aracılığıyla 50-100 lira daha ucuz oluyor.

nereye gideceğin önemli.

ilk olarak ucuş günlerin esnek olmalı. haftabaşı ve sonu uygun saatlerdeki biletler pahalıdır. salı ve perşembe günleri. kalkış saati sıkıntılı (gece 5 mesela) biletler ucuz olur.

almanya içinde tren ve flix bus oldukça uygun. gitmek istediğin şehire ucuz uçuş yoksa 2-3 saatlik başka bir yere gidip oradan tren ya da otobüsle devam edebilirsin. yalnız dikkat et bazen tren de pahalı olabilir (20-30 euro)

-Mekte -makta kullanıldıgı yere göre diğer durumlarda olduğu gibi kip kayması oluşturabiliyor. Kip kaymasına kimileri anlam kayması da diyor. Bu işin uzmanı değilim ama örnek vereyim

Şu an kitap okumakta.
Her pazar kitap okumakta.

Burada ilkinde şimdiki zamanı çekimlerken ikinicisi geniş zamanı karşılıyor, kip kayması olmuş.

Şimdiki ve geniş zamanın resmi kullanımıdır.
Akademik dilde ya da resmi ortamlarda kullanımı tercih edilir.
Yanına edilgen çatı da alabilir.

Turkologlar ek-kok ayrımlarında cogu zaman ayrılıga dusuyor, bunu belirteyim en basta. "-mAktA" kullanimi ayni anlami veren kullanimlarla baska Karahanli Türkcesi´nde de mevcut. Evet kagit uzerindeki ayrimda bir zaman eki yok. Zaman ekinden cikip, Türkce´de zaman kavramina kaymis biraz sorunuz. Simdiki zaman, zaman kavraminda genis zamanin da icinde elbette.

gel: Eylem kok
mek: master eki
te: bulunma hali eki
y: yardımcı ses
im: sahıs eki



........

Bulunma hal ekinin, mastar eki ile kaliplasmasi soz konusu degil. Zaten bulunma eki cok nadir durumda kaliplasmis Türkce´de. Bu sebeple, -mAktA kullaniminda bir siniflandirmaya gerek yok.

tdk'ya göre "senle", "benle" kullanımı yanlış. doğrusu "benimle", "seninle". şimdi bu mantıkla bakarsal "kiminle" doğru olanı gibi duruyor.

"-in" ekininin işlevini bilmiyorum.

senin iledeki gibi kimin ile'nin birleşmesi.
-In ilgi hal ekidir.

Türkçede bazı ağızlarda/şivelerde n harfi kaynaştırma olarak kullanılıyor. Balıkesirlilerde var mesela. Diyor ki "onu öyle yapmasınla birlikte şu şöyle oldu" gibi. Kiminle'deki n harfi de arada kaynaştırma olabilir bu mantıkla.

n "kaynastirma harfi" degil. Oyle olmasi icin "seni"nin basli basina anlamli kullanimi olmasi gerekir. Ancak bu kullanim saniyorum 15. yüzyildan itibaren gorulmuyor yazili metinlerde. "Bana seni gerek seni" de mesela var. Orada da, "sadece sen" anlaminda -i eki kullanilmis.


Kimle kullanimi, evet yanlis. "sen-in-le" sen:isim kok, -in:ilgi eki, -le: ile kelimesinin eklesmis hali

Ekleri adlandirmayla ilgili bir sorun var. Nasil mi? "Gelsene" de sart hic yok ornegin. Ayni ekin farkli fonksiyonlari olmasi durumu bu. Niye bu ek dilek midir sart midir belirsiz? Cünkü eski kullaniminda bazen sart bildirmis bazen dilek.

Alintiliyorum S. Budak´tan: "Yalnız ikinci şahıslarda kullanılan ekleşmiş hitap edatlı bu şekiller istekle emir arası bir işlev taşır."

Bu eklere baska isim veren Dilbilimciler var. Ama sanirim isinize yarayacak olan, lise dilbilgisi?


"yap-sa-n-a"da acikca, -sa ve -a pekistirme eki arasinda bir bag var. Anlam bütünlügünü sagliyorlar. Banguoğlu: "Dilek-şartın bildirmesi –a ünlemi aldıklarında ısrarlı bir dilek, bir buyuru anlatımı da kazanırlar, bir ünlem görünüşüne girerler."

-a pekistirme eki.

@buf-e kür

sondaki "a" / "e" kesin olarak pekistirme eki olarak adlandiriliyorsa bunu vikipedi'ye eklesek mi?
tr.wikipedia.org

bunun disinda, dilek-sart kisminin adlandirilmasindaki karmasa vikipedi'de not olarak yazilmis, sizin belirttiginiz gibi.


bu arada, "pekisitirme eki" kavrami bazi kaynaklarda daha baska kullanimlari ifade ediyor:

dergipark.ulakbim.gov.tr

@duyond

maalesef "seslenme imi" kavramini daha once hic duymadigim gibi, internetteki aramalar da sonuc olarak sadece bu sayfayi gosteriyor. :)

ayrica "im" isaret (dolayisiyla da noktalama isareti) anlamina gelmiyor mu? sondaki "a" / "e" nin noktalama isareti sayilabilecegini sanmiyorum.

sondaki -a nın istek kipindeki ek olduğunu düşünüyorum. hatta yapasın ın alternatif söyleniş formu gibi geldi ilk başta ama Dilek-şart da var. Denildiği gibi 2 kipin anlamını vermesi için 2 sinin de eklerini almış olması gerekiyor.

@mobilemob

Bu bilgi doktora dersindeyken Kaçalin hocadan (TDK Başkanı) öğrendiğim bir bilgidir. Seslenmek amacıyla kullandığımız a'nın sözcükle birleşimi olarak vermişti ama tür (edat/ünlem) olarak ne söylediğini hatırlayamadığım için im ifadesini kullandım. Yoksa noktalama işareti olarak saydığım yok. Hocanın kendisine sorar, tekrar sizi bilgilendiririm.

Ayrıca im sözcüğü sadece noktalama işaretini karşılamaz. Dilbilimcilerin makalelerinde im ifadesini sıklıkla kullandıklarını görürsünüz. Yani o durumu işaretleyen ek gibi de kullanılabiliyor.

İstek kipi olarak kabul etmenin mantıklı olduğunu düşünmüyorum. Çünkü kip eki + şahıs eki + kip eki kullanımı Tükçede görülen bir şey değil.

eksisozluk.com
Biraz daha araştırırsanız bulabilirsiniz, seslenme edatı ya da ünlemi yazarak.

Ek: Hoca seslenme ünlemi olarak alıyormuş.

@mobilemob duyong'un dedıgı gıbı unlem de denılıyor. Ben fonksiyonun '-sa' ekinin kuvvetlendirilmesi olması nedeniyle, pekıstırme/kuvvetlendirme denilmesinden yanayım.

Bir de -sa istektir, -a dilektir diyenler var. Surada ucuncu sayfada iki farkli gorusten bahsedilmiş: s3.amazonaws.com

meyve suyu

Sudoku tarzında bulmaca kafa dağıtmalık kitap olabilir hastanın durumu iyiyse.

Iyi haldeyse, agir bir ameliyat degilse usb bellege bir dizinin ilk sezonunu yukle. Cok cani sikilmasin, ya da dvd gotur. (Bilgisayari yoksa, eski walkmanini bile goturebilirsin, radyo dinler, bunalmaz falan...)

sıhhat afiyet icin samimi bir dua .

Kuru pasta, minik pogacali olanlardan hem refakatcisi yer hem gelene ikram ederler
Ps. Hastanede 2 ay refaktci olmus kisi tavsiyesidir

çiçek götürsün bence çok tatlı olur

Yemek ile ilgili bir sakınca yoksa -diz ameliyatı gibi- sevdiği yiyecekler.

Cinsiyet farketmeksizin hastaneye çiçek götürülmez.

Kitap, dergi, mp3 doldurulmuş flash bellek, gömlek, kutu oyunu (orada oynamak için), kart oyunu (refakatçisiyle oynar), eğer odası müsaitse DVD

su tarz oyunlar olabilir
urun.n11.com
jenga olur yerinde dogrulabiliyorsa
cizgi roman da iyi fikirmis

ya da komikli tshirt bastir ameliyatiyla hastane ortamiyla vs. ilgili

yusuf halaçoğlu

oral sander

feridun emecen

Dördüncü sınıf tarih öğrencisi olarak şunu söyleyebilirim ki; burada önemli olan nasıl tarih kitapları okumak istediğin. Eğer tarihle ilgili herkesin rahatlıkla anlayabileceği, anlatımı kolay olan ve okuması sıkmayan kitaplar arıyorsan İlber Ortaylı'nın yanına kimi söyleyebilirim çok bilmiyorum onun tarzında yazan. Yok eğer daha akademik kaynaklar okumak istiyorum, daha belli alanlar üzerine yoğunlaşmak istiyorum diyorsan, Cemal Kafadar, Edhem Eldem, Suraiya Faroqhi, Yavuz Selim Karakışla, Kate Fleet, Zafer Toprak, Şevket Pamuk, Stanford Shaw, Donald Quatert, Colin Imber, Kemal Karpat, Halil Berktay, Feroz Ahmad olabilir. Daha spesifik alanlar söylersen Kent Tarihi, İktisat Tarihi vs gibi çeşitlendirebilirim önerileri.

hangi konu üzerine çalıştığınız önemli.

ismail hakkı uzunçarşılı, ismail hami danişmend

Özel olarak çalıştığım bir konu yok. İlgim var sadece. Ama biraz farklı kitaplar arıyorum. Bize öğretilen tarihte çok çarpıtılan, yanlış anlatılan şeyler de oluyor. Biraz farklı bakış açıları da istiyorum. Konu olarak da kurtuluş savaşı sonrasına da ayrı ilgim var.

Hanioğlu, M. Şükrü.Ozellikle de „From Wars to The Great War: A Hero Is Born“.

eric hobsbawm, christopher hill, edward palmer thompson, irfan habib, ram sharan sharma, cem kafadar, halil inalcik.

yusuf halacoglu'dan ise uzak durmanizi nacizane oneririm. kendisi tescilli bir irkcidir.
bu mevzuda da hobsbawm'in soyle bir sozu vardir:
"hashas cicekleri nasil eroin bagimliginin hammaddesi ise tarih de oylece milliyetci, etnik ya da kokten dinci ideolojilerin hammaddesidir. geçmis bu ideolojiler icin temel bir oge belki de en temel ogedir. uygun bir gecmis yoksa -ki yoktur- her zaman uydurulur"

celal şengor- dahi diktator okuyup çok beğendim

Yukarıda yazdığın Ortodoks yazarları dengelemek için Erdoğan Aydın okunabilir.

Tarihçi demeyeyim ama Reşat Ekrem koçu diyorum

Kim kullanacak? Chp ve hdp'nin soylemine tamamen ters bahsettiginiz sey. Mhp'nin politika uretmek, bir durus ve soylem ortaya koymak gibi bir endisesi yok.

bizde muhalefet ikiye ayrılıyor
yandaş muhalefet ve gizli yandaş muhalefet.
bilmem anlatabildim mi.

Tehlikeli sular abi orası. Bizim 6-7 eylül gibi bir geçmişimiz var ve ufak kaşımayla aynı noktaya geliriz. Hele kitle vahşet pornosunun tadını alırsa sırada hayırcılar, muhalifler vb. var. Ki daha böyle bir gazlama olmadan kaç yerde Suriyelilere saldırı oldu.

Naiflikten degildir bence o. Biraz saskinliktan diyelim. Bu denli bir göc hic almadi Türkiye. Göcmen politikasi yok. Kimse ne yapacagini bilmiyor.

CHP´nin soylemine de ters degil bence; kendi Cumhurbaskani adaylari Ekmeleddin Bey cikip Suriyelilerin getirilmesi en bastan hata, ben izin vermezdim demisti.

Haha bence oyle bir durumda Suriyeliler yerine Kurtlere saldirilar baslar.

Türkiye'de ters teper. Suriyeliler müslüman olarak bilindiği için muhafazakar yapısı ile bilinen Akpartililer Suriyelilere kardeş gözü ile bakıyor. Akp'lilerin yoğun olduğu mahallelerde Türk Suriyeli kavgası pek olmuyor. Türkiyenin çoğunluğu da ensar muhacir olarak görüyor. Suriyelilere saldıranlar da ülkücü ağırlıklıdır. Onların Ensar Muhacir diye bir derdi yok. Göç eden Türk ırkından olursa devreye girer onlar. Hdp ise azınlıkların haklarını savunduğunu iddia ediyor ki Suriyelileri koz olarak kullanması kendi söylemine ters.

Gramsci nin hegemonya kavramina bir goz atalim.

Almanca bilgime güvenip tikladim, gayet de anladim. Yangin koruma düzenegi bu.

peki o cihaz tam olarak ne? yani yangın sisteminin kontrol merkezi gibi bir şey mi o kombiye benzeyen şey?

Editli aciklama;

Kombiye benzeyen alet Sparkex sisteminin ana makinesi imis. Bir tip izleme ünitesi.

Güvenlik kombinasyonu saglayan bir edevat imis. Videoda isimlerini soylemiyor cihazlarin, ne yapiyorlar onu anlatiyor. Atesi azaltir ve patlamayi engeller diyor. Sadece kirmizi yuvarlak seye dedektör diyor. Dedektor de evet bu kombimsi seye bagli.

yangın engelleme sistemi. o kırmızı cihaz kıvılcım detektörüymüş.

Otobusle tam olarak nasil olur bilmiyorum ama arabayla gidip geldigim icin birkac tahminde bulunabilirim.
- Oncelikle kalabalik sezonde gumrukte cok bekleme suresi ve kuyruk olur
- Bunun disinda son zamanlarda suriyeli multeci krizi nedenyile kontroller artti. Dolayisi ile pasaportlari cok detayli inceleyeceklerdir, otobuste bir kisiden bile suphelenseler tum otobus onun islemlerini beklemek durumunda kalacaktir.
- Dogu avrupada yollar bozuk olur. Avupaya yolculuk cok yaygin olmadigi icin de otobusler de pek konforlu olmayabilir. Bu ikisi nedeniyle sallantili bir yolculuk olabilir.
- Dogu avrupada mola yerlerinden pek bisey beklenmez, genelde tuvalet ve atistirmalik molasi olur. Avrupada ulkeler kucuk, otobus yolculugu turkiye gibi populer olmadigi icin dinlenme tesisleri de pek birseye benzemez.
- Oturmaktan olmezsin, otobusun icinde de yurursun ama 48 saat adami sersem yapar. Otomobille bile istedigin yerde durabiliyorsun, geze geze yolu bitiriyorsun yine de o yoldan sonra 1 gun kendine gelemiyor insan.
- Yolda yedigini ictigini de hesaba katinca, bir de farkli doviz kuru kullanan ulkelerde yemek yerken doviz cevirmede kaziklayacaklarini dusununce ucaga gore de cok da ucuz olmaz.

babaannem omru boyunca otobusle gitti geldi. normal sartlarda bir sikinti olmaz yani. 48 Saat otobus yolculugu bence cekilmez, o ayri.

ben geçen yaz tüm avrupayı otobüsle dolaştım 19 günde (bkz: interbus). iki üç gecede bir otelde falan kaldık tabi ya da şehirde gezdiğimiz süreleri de çıkarsak yine de o 19 günün en az 6 gün dolduracak zamanı otobüste geçmiştir belki de ve ben çok eğlenmiştim. öncelike avrupadaki dinlenme tesisleri bizim burdakilerle yaraşır düzeyde, duşları falan her şeyi var. ayrıca o kadar süre boyunca hareketsiz durmazsın zaten mantıken 5 saatte bir ihtiyaç molası verir en azından. bana bedava verseler şu an otobüsle almanyaya gider gelirim otobüs yolculuklarını çok sevdiğim için o 48 saat gram koymaz bana. fiyatlara bakın eğer uçağa göre ucuz oluyosa deneyin bence macera olmuş olur

Benim Alman ogrencim Istanbul´dan Münih´e otobüsle gelmisti, yolculuklarinda hic ucak kullanmamak icin. Yasi arti 40. Ama ucak biletinden daha pahali oldugunu soyledi.

Tuvalet sorunu cikar. Ben de aynisini yapiyorum.

Hazir salata al, bir gun pilav bir gun makarna bir gun baklagil bir gun patates bir gun patlican bir gun corba ile ye. Ya da salatayi kendin yap. Ben de vegan olmaya calisiyorum. Peynir yiyorsan zaten peynirli salata cok lezzetli olabiliyor. Ya da paran varsa vegan peynir al.

Her gün baklagil yemenin zarari olmaz. Tek tip beslenmek de sorun degil, sadece 1 ay yiyen patates yiyen prof. sporcu bir ciftte hicbir eksiklige rastlanmamisti.( Starch Solution, Dr. Mcdougoll diye aratirsan ayrintili bilgilere ulasabilirsin.) Sebze de cok cabuk pisiyor. Ben pirinc vs. haslarken pismelerine yakin üzerlerine sebze koyuyorum, diri kalacak sekilde pismis oluyorlar. Cok pratik, öneririm. Yanina yesillik, domates... Tamamdir.

Tarhanada hayvan sömürüsü sözkonusu mu? O olabilir. Genel olarak kolay çorbalar..(brokoli çorbası, mantar corbasi filan) bunyeye sıcak sıvı neticede iyi gelir. Başka da bişey gelmiyo aklıma

Bi şey olmaz.

kuskus baklagil degil bildigin makarna.

Madem et yemiyorsunuz amino asit içeren yiyeceklere ağırlık verin.

Salata versiyonlarını yapsana. Nohutlu salata gb. Hatta benim favorim yeşil mercimekli kişnişli salata refika nın mutfagın da tarifi var bak derim.

Gom gitsin. Nasi yapiyosun haci anlatsana ben de yapim. Haslayip dumduz yiyor musun.

BEn pirnç, bulgur, yeşil kırmız kuskus mercimekleri direk soğuk suya atıp 20 30 dakka pişirip yiyorum. Tat vs pek yok ama idare ediyor :D

Arada soğanla kavurma vs de yapıyorum zamanım olursa ama genelde suya atıp bekleme.

nhut fasulye gibi önceden ıslatmalılara blaşmak istemiyorum.

Psikolojinin geçerliliği yok akademi kovalamayacaksanız, sadece türkçe terapi yapabiliyorsunuz nihayetinde.(odtü psy, üstüne iki masterdan bildiriyorum sevgiler.)

4 yıl daha okumak gözünde büyümüyor mu? Bi de sinava girceksen en az 5 yıl. Onun yerine yüksek muksek kassan çok mu zor? Soruyorum yani. Soruna cevap değil ama yani

dediğin bölümlerden iyi okullarda okunulursa işletme, ekonomi okuyarak belki gidilebilir.

ancak en iyi mühendislik - özellikle elektronik, bilgisayar, makine - okursan rahat gidersin. Tabi iyi üniversitelerde okumak şartıyla

bu ülkeden ayrılmanın en kolay yolu yüksek lisans ve ya doktorada ayrılmak değil, direkman lisans'ı yurt dışında okumaktır. benim minicik puanla, balıkesir mimarlık tutturan arkadaşlarım; ailelerinin desteği ile viyana teknik mimarlık'ta veya makina'larda okuyup, bir daha ülkeye dönmediler.

Ben Boğaziçi işletme diyorum. Kendimce nedenlerini şöyle sıralayayım.

-Dünyada özel şirketlerin sayısı devlet kurumlarına göre çok daha fazla. Siyaset bilimi, uluslararası ilişkiler gibi bölümler doğrudan devletle ve doğal olarak devlet kurumlarıyla yakından ilişkili. Bu bölümleri okuduktan sonra özel sektör seçeneği yok gibi. Bu başlangıç olarak sınırlı bir alanı ifade ediyor. O yüzden alanı sınırlandırmamak adına bu ikisini eliyorum.

-Ekonomi diğerleri arasında bana göre en akademik olan bölüm. İçerisinde matematik var. Dünya parayla dönüyor. Kafası çalışan iktisatçılara hep ihtiyaç olacaktır. Ama yurt dışı da siyasette olduğu gibi ekonomi konusunda farklı sistemlere sahip. Türkiye'deki ekonomi anlayışıyla yurt dışındaki ekonomi anlayışı aynı değil. Her ülkenin kendi kaynaklarına, üretimlerine, harcamalarına göre farklı politikaları var. Türkiye'de öğrenilen ekonomi orada işe yaramayabilir. Bu nedenle bunu da eliyorum.

-Sosyoloji ve psikoloji gibi mezun olur olmaz iş bulma şansı tanımayan bölümleri de tavsiye etmem. İyi bir psikolog olmak için mezuniyet sonrasında birtakım eğitimler almak gerekiyor.

Özetle işletme okuyup, gerçekten iyi bir İngilizceyle anında kaçış yapılabilir.

@klar
5 yıl daha okusam mezun olunca 27 yaşında olmuş olacağım. Çok geç bir yaş olduğunu düşünmüyorum. Bizim okulda 30-40 yaşında olup mezun olunca avukatlık yapma planları olan birsürü kişi var.

@rain when i die
Yurtdışında lisans okuyacak kadar param yok. Memur çocuğuyum.

Boşa türkiyede okumak diye bel bağlama .Tek çözüm yolun yurtdısında bir lisans okumak kardesim .

hukuk ortalaman iyiyse bilkent-boğaziçi gibi bir yerde political science tarzı bir alanda yüksek lisans yap, oradan phd'ye gidersin. iyi bir doktora tezi ile yurtdışındaki okullarda asistant prof olarak işe başlayabilirsin.

illaki sıfırdan okuyacağım diyorsan odtü iktisat-psikoloji, boun iktisat-işletme-psikoloji. ama açık söyleyeyim bunlara girersen de amacın yüksek lisans üzerinden yurtdışı olmak zorunda, zira iş bularak gitme ihtimalin tayyip'in yarın kalp krizinden ölme ihtimaliyle denk -bilkent iktisat okuyan birisi olarak yazıyorum-.

Hukuk secersin ama Hukuk Sosyolojisi`nden master yapar gidersin yurtdisina. Öyle bir sinirlama yok. Ben Türkoloji okudum, öyle ciktim. Istedigin bölümü oku.

hostelbookers. Fiyatlar ya booking.com ayarinda ya da bir tik daha düsük. Iptal secenekleri hep daha iyiydi, simdiye kadar yaptigim reservasyonlarda. Tavsiye ederim kesinlikle.

Biz tatil.com dan bir Kıbrıs tatili almıştık. Uçak dahil şekilde. Çok rahat gittik, transfer, otel vs her şey sorunsuz şekilde tatilimizi yaptık döndük. Onun dışında hep booking kullandığım için başka sitelerle deneyimim yok

strasbourg-colmar gayet güzeldir yazın.

Strazburg her mevsim guzel bence

Kisin karlar kapliyken ve bahar sonunda cok güzel oluyor. Gezmeye elbette deger, sehrin tamami UNESCO miras listesinde. Ama en fazla iki gün.

Gelinlik almak zorunda kalmam, sadece nikah yapmis olmama ragmen gelinlik giymis olmam. Onun disinda hicbir sorun olmadi. Internetteki bir butikten model begendim, randevu aldim. Bedenim belliydi zaten. Sadece denedim, uzerime oldu, aldim. On bes dakika sürmedi.

gelinliğin türleri olduğunu öğrenmek. deniz kızı varmış, a tipi varmış, değişik değişik isimleri varmış. biyolojik türlerden daha karmaşık gelmişti o ne be.

Benim gelinligin tadilatini yanlis yaptilar, tul kismi oyulup askı haline gelecekti (bak hatta gelinligi de buldum goo.gl ), sonrak provaya bir gittim gelinlik olmuş sana straples. O askı olacak yerleri tamamen kesmişler. Tekrardan bişeyler olusturmaya calistilar, olacagina ikna olan kaynana ve dikişten 1 gr anlamayan bir ben... sonuc olarak cumartesi gunu olan dugun icin persembw gunu bambaşka bir mağazadan 2. Denedigim gelinligi aldim ve ciktim. Diger gelinlik icin de bir miktar para iadesi alabildim.

Sonuc olarak, hazir gelinlik alın derim. Tadilat madilat isine hic girmeyin.

krem peynir +1

ben özel diktirdigim halde epey boğmuştum bu cümlelerle.
nihayet gelinlik dikildi, bir giyim mağazasının içinde sadece 2 sandalyesi olân bir kuaförle de anlaştım sac ve makyaj için. ablamla gittik. sadece topuz parası ve normal makyaj parası aldılar öyle gelin başı tarifesine girmedik hic. orada saçım yapıldı giyinme kabinine geçtim. gelinliği giydim. yardımcı olan kız fermuari çekti ve hooop fermuar patladı. boydan boya...

iyi ki giyim magazasindaymisim. hemen gelinliği çıkardık. kuaför çocuk gidip uzun beyaz bir fermuar aldı, mağazanın kendi terzisi de dikiverdi...yanimiza da yedek iğne iplik verdiler bir şey olursa dikin gitsin dediler. yarım saat rötar oldu sadece. (eski fermuari sök yenisini dik)
gelinliğimi diken terziye saygılar sunarım.

sana uygun bedeni yok.
ayıca çevirmeli sunrace vites kolu var. bana rahatsızlık verir.
bir de tipini sevmedim.

bunları saymazsak fiyatı iyi. emin ol seni istediğin her yere götürür. gerektiğinde satmak da mümkün.

ikinci eli pek tavsiye etmem. biraz bisiklet tecrübesi edindikten sonra, kendi sürüş zevkin doğrultusunda nelere dikkat etmen gerektiğini öğreneceksin. ikinci el olayına zaman gir.

Sedona 410 al

İhtiyacın doğrultusunda gayet işini görecektir. Bütçeni bilmiyorum ama 1000 tl nin üstü bir fark yaratmaz profesyonellik aramıyorsan. Salcano'nun şehir modellerine de bakabilirsin.

Bu bisiklete bu parayı hiç verme derim. Detaylara girersen boğulursun belki ama bisikletleri bir araştır derim. 15-16kglık bir bisiklet seni çok yoracaktır. Bu fiyata 2. el sedona 410 al kesinlikle. İkisini test etme şansın varsa test et. Farkı hemen anlayacaksın zaten.

Sedona 410 kullanıcısıyım.

Sedona 410 vuhuuu cok guzel gorunuyor. ondan bakayim, tesekkurler.

www.decathlon.com.tr

Su tarz bir Hollanda bisikleti bakabilirsin madem kisa mesafelerde kullanacaksin. 6 vites yeterli olur kesinlikle.

guzel gorunuyor ama bu tarz bisiklet istemiyorum. normal sehir bisikleti istiyorum.

Kim düsünürdü ki bir gün bu isler beni sahneye tasiyacak. Ama (alkislar).

Onlar da kisaca Allah belani versin diyorlar. Warschauer´de(Istasyonun adi) boktan bir müzik grubu seni rahatsiz etsin, bir torbaci tarafindan dolandirilasin falan fisman. Adam da cevap olarak "ya adamin kendisi torbaciysa? tabii ki saka" diyor.
BVG: Eger oyle olsa kisa mesafe (yolculugu) icin (cebinde) 1.70 Eurosu olurdu diyor. Sonra da eger 15 yasindan kücüksen 1,50 Euro eder, ki yasinin tweetlerinden anlasilmasi zor diye dalga geciyor. Ergensin diyor. Sürekli ekteki pencereyi acip cümle cümle cevirmedim, üsendim. Anlatabildim umarim ne konusuldugunu.

Çok teşekkürler

evet sıkıntı.

Donmediyseniz hala, mühürletmeye calisin. Mail attim kendi koordinatorume, sorun cikacagini soyledi diyin. Size direkt veremiyorsa mühürlü halini, postalasin sonra Türkiye`ye. Mühürsüz olmaz.

cikarirlar. muhur sart.

Şu an sadece during mobility yaparken mail gönderdim Türkiye'deki koordinatörüme. Cevap attı, tamamdır gönderiyorum yönetim kurulu kararı çıkması için dedi.

Türkiye'ye dönünceye kadar kendim mühürletirim bir şekilde.

Ama hoca yönetim kurulu kararı işinin üç hafta içinde hallolması lazım dedi.
Üç haftaya kadar başka bir ülkede olacağım. Umarım bu dönemde bir sıkıntı çıkarmazlar.

Meyve ya da kuru meyve yiyordum diyetteyken, abartmamak kaydı ile tabii. Bir de kilo verirsem hafif bir tatlı ile kendimi ödüllendirirdim hep.

bir tane sek quark yiyorum 3 günde bir falan. onun dışında küçük bir yerli muz ya da bir mandalina. meyve çayına bal koyuyorum bir de. sanırım tüm şeker tüketimim bu kadar (vücutta şekere dönüşenler dışında). gerçi ben de diyette değilim, beslenme alışkanlığımı değiştirmeye çalışıyorum sadece.

kuru meyve önerebilirim arada ya da bezen %85 falan bitter çikolata parçası olabilir arada (bitter çikolatanın glisemik indeksi çoğu şeyden düşük).

bal çok şekerli..ben kullanmıyorum..

Tarcin! Elmayi küp küp kes, kuru üzüm (sari üzüm) ekle ve üzerine biraz tarcin dök. Ara ögün olarak gider, cok lezzetli oluyor,

Tatlı ihtiyacı diye bir şey yok, yani tatlı bir ihtiyaç değil. Onun dışında, bal yemekle küp şeker yemenin teknik olarak bir farkı yok, küp şeker yapısı itibari ile "Daha az" şeker içeriyor. Sağlıklı beslenmeye çalışıyorsan ya da yeni başladıysan böyle lükslerin olmamalı, yani yemeyeceksin. Belli bir yol aldıktan sonra ufak ufak suistimaller olur ama ilk aşamada, ki bu benim için en az 5 ay, böyle şeylerin yeri yok. Zaten sağlıklı beslenen biri "Tatlı olarak ne yesem" diye düşünmez, böyle bir isteği olmaz. Olan biri için henüz tam anlamıyla sağlıklı besleniyor diyemeyiz.

angelus +1

tatli ihtiyacimi gidermiyorum cunku bir defada keserek onu artik ihtiyac olmaktan cikardim. 4 ay oldu ve artik tadini dahi unutmus durumdayim ve asla canim cekmiyor. yuksek miktarda basit karbonhidrat ve seker agirlikli beslendigim donemden sonra ikisini de sifirlamam sonucu biten aclik krizlerim de cabasi.

Muz katmadan chia pudingi yapabilirsin, tadı bitter çikolata gibi oluyor sütün şekeri yetiyor zaten. Ceviz rendesi+hindistan cevizi+ cok az hurmayi biskuvi gibi firinda pisirebilirsin.

Su tarif cok lezzetli oluyor;

1 su bardagi ceviz
2/3 su bardagi hindistan cevizi tozu
7 adet hurma ( sicak suda bekletip cekirdegi cikarilmis)

Bunlari karistirip hamur elde edip minik minik biskuvi seklinde firinliyoruz cok lezzetli oluyor ve en az 10-15 tane cikiyor. 1 tanesinde 1 hurmadan daha az seker var ;)

En fazla 2-3 tane ye daha fazla yeme ama :D

Bal tüketme derim ben de. Yerine keçiboynuzu özü kullanabilirsin, tabii abartmadan:)

Ayrıca ben sevmiyorum ama tarçın+1
Tarçınlı yoğurt yapabilirsin.

@neferkitty'nin tarifi de güzel görünüyor, ancak kalorisi biraz yüksek geldi, küçük miktarlarda tüketilebilir:)

Diyetisyenler tarcinin tatli ihtiyacini kestigini soyluyorlar..canin cok tatli cektiginde sutun icine tarcin ekleyip icebilirsin ya da bir iki tane hurma yiyebilirsin

hindistan cevizi yagi guzel.
ve arada keciboynuzu kemirebilirsin.

Bir de su var; 1 adet muzu goz kararinca ham kakao ve hindistan cevizi ile karistirip pure haline getirip, elimizle top top yaparak buzdolabina koyuyoruz. 8-10 adet minik toplardan arada sirada 1-2 tane yiyebilirsiniz. En fazla 1-2 tane sinirlarsaniz glisemik indeksi cok yuksek olmaz.

hafta iki gün kahvaltıda bi kutu light süt, bir küçük muz, 10 badem, 3-4 kaşık yulaf, kakao koyup karıştırıyorum. beni baya baya tatmin ediyor.

Yağ alımın yeterli seviyede değilse açlık atakları yaşayabilirsin. Tatlıyı, ekmeği kestiğinde onları sağlıklı yağ kaynakları ile ikame etmen lazım. Diyeti geçici bir işkence olarak görmek yerine hayat tarzını değiştirmelisin.

Düşük karbonhidratlı tatlı denemelerini işler raya oturunca yap. Mesela;
www.instagram.com
www.instagram.com
www.instagram.com
www.instagram.com
www.instagram.com

Yurtdışına kayıtlı seçmenseniz oy kullanabilirsiniz.

Bu yilin subat ayinda gittiginiz yerde kayit olmaniz gerekti oy kullanabilmeniz icin. O dedikleri oturumu yurtdisinda olan secmen icin.

türk hükümetinin verdigi kararlar, cikardigi kanunlar direk birinci elden bizi de etkiledigi icin. sirf baska bir yerde yasadigimiz icin vatandasliktan cikmiyoruz sonucta.

Bu olay bütün ülkelerde böyle sadece bizde değil.

2 yildir Almanya´da yasiyorum Master ogrencisi olarak. Burada sadece sehrimi ilgilendiren yerel secime katilma hakkim var. Neden Türkiye icin oy vermiyeyim?

TC vatandasiyim. Ileride Türkiye´ye geri donme ihtimalim var. Türkiye´deki gelismeler beni dogrudan etkiliyor.

kullanılır, kullandım. konaklamaya tek kuruş vermedim bu ülkelerde.

Ne demek çadır kullanılır mı? %10 eğimli arazide taşın üstüne bile çadır kurup yatmışlığım var. Rahat ol.

Nerelerde wildcamping yapilacagini yazmislar :www.pitchup.com

23 yasimda bisiklet sürmeyi ögrendim. Standart ve stabil bisikletlerde ögrenmek daha kolay. Hollanda bisikletinde bisiklet sürmekse en kolayi.

Katlanan bisikletlerde balans, standartlara göre sorunlu. Bisiklet ogrenmek ölüm olur.

Cok zordan baslarsa, standarti kullanmakta ileride tabii sikinti cekmez. Ama ideal degil, baslangic bisikleti degil katlanirlar.

katlanırlar sorunlu +1
ağırlıklı olarak hangi tür kullanacaksa onda öğrenmesi daha mantıklı gibi geliyor. (yol/yarış hariç tabii)

Ben geçen yıl 22 yaşımda gayet normal büyük bisikletlerle öğrendim. Belediyenin bisikletiydi hem de gayet ağır :)

Hiçbir şey, teşekkürler.

kaçmayan olursa bi5 dk kadar severim kedi köpek
bunun dışında rutin olarak bir şey yapmıyorum.

çanta alıyorsam yanıma mama oluyor yanımda onu veriyorum, bol bol seviyorum.

bim'den tavuk döner alıyorum arada, yanlış mı yapıyorum, bilenler söylerse iyi olur.
Bir de hayvanları hiç sevmem sanki bu yardım vicdanımı rahatlatıyor.

evdeki artıkları hiç atmam buzdolabında biriktirip sahile götürürüm orada beslediğim kedi ve köpeklere veririm tabi gitmişken ciğer veya tavuk suyuyla karışımlar hazırlarım hepsine yetsin diye bunun dışında balkona da kuşlar için su ve güzel yiyecekler koyarım minik kuşlar için tahıl martı ve kargalar için artık ne varsa çünkü özellikle martılar her şeyi yiyiyor :) bu Türk martılarına has bir durummuş diye duymuştum

Kedi ve köpekler için mama alıyorum, alüminyum sütlaç kaselerinden alıp okula gidip gelirken birkaç yere kedi köpek maması ve su koyuyorum. Hasta kedi görürsem belediye veterinerine götürüyorum takibini yapıyorum. Gözü iltihaplı kedileri yakalayıp damla damlatıyorum. Koyduğum mamaları atan komşularda kavga ediyorum. Düzenli olarak kedi evi yapıp koyuyorum. Yeni doğan bebişlere korunaklı yer yapıyorum, gerekirse eve alıyorum iyileşene kadar.
Aklıma gelenler bunlar.

@bir nick var benden iceri +1. Arkadaslarimin evini pansiyon olarak kullaniyorum tedavisi uzun surenler icin.

Mama koyuyorum , sitede beslediğimiz sokak köpeği var bir kaç daire birleşip kulube aldık. Tek başına kalmış yavru kedi görürsem veterine götürüp iyileştirip kedili bir parka bırakıyorum. Sokaktaki diğer köpeklere pas veremiyorum eve kadar takip ederlerse sitedeki köpek parçalıyor.

Şanslıyım ki komşuların çoğu hayvan sever. Bahçe et ve kemik dolu. Gecenin bi yarısı yumurta pişirip köpeğe veren insanlar var.

Yaşadığım yerde belli yerlerde başka hayvan severler mama noktaları oluşturmuşlar. Mama kapları sabitlemisler bir yerlere vidayla falan. Gunluk olarak dolduruyorlar. Ben de arada kafama estikçe onlara destek olsun diye petshopdan 1-2 kilo mama alıyorum. Kilosu 5 liraya bile mama var. O kapları dolduruyorum yolum düştükçe. 1 kilo da hep yedek bagajda duruyor. Boyle ac gördüğüm bir kopek falan olursa yolda ona veriyorum biraz.

ben genelde guşlara çalışırım. eppek su veriyom. yemek artığı olursa onu çöpe atmayıp ayrı kapta ite kediye veriyorum. bu kadar sanırım

temizmama'dan barınaklara mama yolluyorum ayda 4-5 çuval

Ikiyüzlü davranmiyorum. Birini sevimli ötekini lezzetli diye ayirmiyorum. Yazin bos zamanlarimda kesimhaneden kurtarilmis hayvanlarin yasadigi bir ciftlikte gönüllülük yapiyorum.

Hayvan katliamlarina karsi düzenlenen protestolara katiliyorum. Sosyal medyada aktif olmaya calisiyorum.

Sahiplendirme icin, Türkiye´den Almanya´ya gönüllü ucak transferlerine yardim ediyorum. Her sene bir ya da iki defa.

Bir köpek sahiplendim. Evim kücük oldugu icin ancak bir tane bakmama izin var maalesef.

eskiden 2-3 günde bir a101 den tavuk yüreği veya ciğeri alıp veriyordum. 1-2 senedir kestim. arada sırada mama alıp veriyorum ama çok nadir. bayat ekmekleri kuşlara atıyoruz ıslatıp, o sayılırsa.

Mama su koyuyorum
Yanımda pet şişede kuru mama taşıyorum
Bi şekilde yanımda yoksa Ve aç olduğunu gördüysem (köpeklere özellikle) marketlerden aç bitir tarzı şeyler alıyorum

Bi de en önemlisi patifood üzerinden her ay bütçeme göre kilosu 3 liralık mama gönderiyorum kampüslere. Bazen 5 bazen 10 bazen 15 lirayla birkaç hayvana mama göndermiş oluyorum

ben ikiyüzlüyüm. sevimli mevimli diye ayırt etmem gerçi. karnı aç garibanlara yardım ederim. hayvanlara kötü muamele edilmesine karşıyım ve et yemeye bayılıyorum. ot yiyerek hayatımı devam ettiremem. ya da iki yüzlülük yapmamak adına kurda kuşa yemek vermeyi bırakayım.
vejeteryanların saçma sapan laf sokmasına ayarım.

ben de mama taşıyorum yanımda. yapacak daha az iyi şeyim olduğu için dışarıdaki hayvanları sevmek konusunda ortalama insandan daha fazla vakit ayırabiliyorum. annemlerin orada kedi evleri yaptık, ufak bir popülasyon var, hastalanan olursa belediyeyi çağırıyoruz. tutabildiğimizi kısırlaştırıyoruz. tabii burada krediyi anneme vermek daha doğru olur, o onlarla daha çok ilgileniyor. ben işte belediyeden gelip bulamadıklarında götürüyorum, kışın çok soğuklarda annemlerde kalıyorum, odama bir-iki kedi alıyoruz geçici olarak (bunun yanlış olduğunu iddia edenler de var). sonra parklarda yaralı hayvana denk gelirsem yine belediyeye haber veriyorum. maddi imkanlarım çok kısıtlı, elimden çok fazla bir şey gelmiyor maalesef. (bu da belki bir bahanedir, bilemiyorum)

Otobüs durağına yakın Migros var, girip alıyorum eve kadar besleye besleye geliyorum. Bu arada Migros dostluk mamalarına zam yapmış, zaten onu pek sevmiyorlardı.

Mahallede hasta kedi olunca yakalayıp veterinere götürmüştük bir keresinde sabaha iyileşmişti, bir keresinde de hasta martı buldum sokakta kaçıyordu tek başıma yakalayamayınca birkaç kişi ile yakalayıp belediyeye teslim etmiştik. Yani hasta hayvan görünce o an elimden geleni yapmaya çalışıyorum, onun dışında çevremdeki hayvanlara hep bakıyorlar, bazen çok aç kalınca bizim kapıya gelen bir kedi oluyor geldikçe ona mama veriyoruz. Parka giderken de cebimize mama koyup hep öyle giderim, parktaki hayvanlara mama vererek yardım etmeye çalışıyorum. Hay-sev'de çok kötü bir durumda ve tedavi ihtiyacı olan canlar oluyor, elimden geldiğince denk gelirsem tedavisi için bağışta bulunuyorum. Ama şöyle de bir durum var; geçenlerde birisi sözlükte şey yazmıştı:''yabancı ülkelerde minnoş kedi, köpek videoları dolu ben de bizim hayvansever grupları sosyal medyadan takip edeyim dedim 2 günde depresyona girdim. Tecavüze uğrayan, kaza geçiren, daya yiyen vs'' Yani sosyal medyadan takip ediyorum ama gerçekten ülkemizde hayvanların durumu içler acısı, her gün üzülsem de takip ediyorum ben de.

Ormana her koşuya gidişimde yemekle gidiyorum. Arabada da genelde kuru kokmayacak bir şeyler olur. Yol kenarında falan denk geldiğinde bir şeyler verdiğim de oldu.

Mama su veriyorum. Yuva yapıyorum. Hasta olanları veterinere götürüp tedavilerini yaptırıyorum. Hayvansever gruplarındaki hasta hayvanların tedavileri için bağış yapıyorum. Sizi çok iyi anlıyorum, bana da yeterli gelmiyor ama maalesef elden gelen bu kadar.

Hildegard Knef – "Berlin, dein Gesicht hat Sommersprossen?

lösev?

unicef

ben lösev e uyapmıştım. dilerseniz. arayıp kaygılarınızı belirtin. "yiyici" vakıflardan uzak durun

lösev'e güvenmiyorum, ekşisözlük'te yazılanları okuduktan sonra özellikle

lösev'e ek olarak;

- nesin vakfı
- matematik köyü
- darüşşafaka

Çağdaş yaşamı destekleme derneği, unicef.

teşekkürler arkadaşlar. sanırım unicef ve çağdaş yaşamı destekleme derneği iki güvenilir kurum gibi gözüküyor.

Darüşşafaka

ÇYDD

ALS-MND derneği, en acil ihtiyaç sahiplerine en hızlı çözüm.

KAÇUV

Ben buna yapiyorum bagis. www.bikesurf.org

Avrupa`nin bircok sehrinde ücretsiz bisiklet kullanabiliyorsunuz.

wikipedia.

kullandığınız küçük yazılım şirketleri, beğendiğiniz pek de ünlü olmayan bir sanatçı, projelerini yurtdışına göndermek için burs bekleyen üniversiteliler gibi ilginç alternatifler de olabilir. en azından kesin olarak onlara ulaştığından emin olacaksınız hatta karşılıklı iletişime geçme şansınız bile olacak.

Darüşşafaka +1

ahtapot gonulluleri dernegi

www.ahtapotgonulluleri.org

kızılay kart

Pascal Mercier?

www.kirmizikedi.com

mark benecke yazarın adı.

kitaplar da şunlar:

-cinayet yöntemleri
-ölümün izleri

Revvak degıl revak. Uzun a ve kef ile, sizin transkribe ettiginiz gibi.

Mürevvak rvk kökünden onun icin bakınız ''revk''.

Devellioglu Sözlügü'nden alıntılıyorum: 1.üstü örtülü, önü acık yer. 2. kemeraltı, sundurma, sacak altı, cardak.